Genç adam biraz düşünmüş ve “Gel benimle” deyip ihtiyarı alıp evin arkasındaki depoya götürmüş. Depoda üst üste yığılmış keresteleri göstermiş. “Bak ihtiyar, bu keresteleri görüyorsun. Bu kerestelerle evin yan tarafındaki ırmağın kenarında, karşı evi kapatacak bir şekilde tahtadan bir perde yapmanı istiyorum. Yüksek olsun ki ben pencereden her baktığımda o evi görmeyeyim. Ben şimdi şehre iniyorum. Akşama gelince seninle hesabımızı görürüz.” demiş ve adam şehre inmiş. ihtiyar da çalışmaya başlamış…
Gözyaşları içindeki kardeş
Nihayet akşam geç vakit evin sahibi dönmüş şehirden.
İhtiyar ne yaptı diye düşünerek evin ırmağa bakan tarafına doğru yürümüş.
Birde ne görsün. Irmağın üstünde eskisinden çok daha güzel ve alımlı bir köprü.
Köprünün bir ucunda işini bitirmiş takımlarını toplayan ihtiyar, diğer tarafında ise gözyaşları içinde küçük kardeşi durmuyor mu…
Özür diliyorum abi!
Küçük kardeş ağabeyini görünce hıçkırıklar içinde kollarını açıp koşmaya ve
“Özür diliyorum abi, senden çok özür diliyorum. İnat ettim ve hakkım olmadığı halde bizi birbirimize bağlayan köprüyü yıkıp yok ettim ama sen her zaman olduğu gibi büyüklüğünü gösterdin ve yine bu köprüyü yaptırdın beni affedebilecek misin” diyerek boynuna sarılmış. Ağabey olanlardan habersiz, şaşkın ama durumdan ziyadesi ile mutlu kardeşini kucaklamış…
Lütfen burada kal!
Az sonra olayın tüm detaylarını düşününce gerçeği görüvermiş.
Hemen telaşla ihtiyar dülgere dönmüş ve
“Ey ihtiyar.. Sen erdemli ve olgun bir bilgesin. Lütfen burada kal. Ömrünün sonuna kadar misafirimiz ol ve bizimle birlikte yaşa, bilgin ve erdeminle bizim de yüreğimizi aydınlat” diye içten bir teklifte bulunmuş.
Ancak ihtiyar dülger zamanın kırıştırdığı yüzünde beliren tatlı bir tebessümle
“İsterdim evlat ama yapmam gereken daha çok köprü var”
deyip ağır adımlarla yürüyüp kaybolmuş…

Dervişin biri kırda, seri ve heyecanlı bir şekilde yürüyen bir köylü kızı ile karsılaşıyor ve “Kızım, dur bakalım biraz nefeslen” diyor.Derviş kıza bakıyor ve eteğinde bir şeyler taşıdığını görünce soruyor:
- Eteğindekiler nedir?
- Elma
- Kime götürüyorsun?
- Şu karşı tarlada çalışan sevdiğime götürüyorum.
- Peki kaç elma var eteğinde?
- Derviş amca, o nasıl söz, insan sevdiğine götürdüğünün hesabını yapar mı hiç?
Bu cevabı duyan derviş donup kalıyor ve elindeki tesbihi kırıyor…!